Alacağın İpotekle Teminat Altına Alınması

Ticari ilişkilerde alacakların teminat altına alınması, ileride tahsil edilme imkanının sağlanması için önem arz etmekte olup; ipotek de bu seçeneklerden biri olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.

İpotek ile, bir borcun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın icra yoluyla satışını isteme hakkı ve bu şekilde alacağını tahsil etme imkanı doğmaktadır.

İpotek sözleşmesi, tapuda resmi senet şeklinde düzenlenmekte ve tescil edilmektedir. Yasal düzenlemeye göre, anapara ipoteği ve üst sınır ipoteği olmak üzere iki ayrı ipotek türü uygulanmaktadır.

Anapara ipoteği, doğmuş ve miktarı belli olan alacaklar için öngörülmüş olup; resmi senette belirtilen miktardaki alacağın tahsili için kullanılabilmektedir. Anapara ipoteğinde, alacağın hukuki sebebinin ve dayanağının gösterilmesine gerek bulunmamakta olup, resmi senedin varlığı tek başına yeterlidir.

Üst sınır ipoteği ise, henüz doğmamış veya doğmuş olmakla beraber miktarı belli olmayan alacaklar için öngörülmüş olup; ileride doğacak veya miktarı belli olacak alacağın, belirlenen üst sınıra kadar olan kısmı için kullanılabilmekte, alacak miktarının üst sınırı aşması halinde aşan miktar ayrıca adi alacak olarak talep edilebilmektedir. Üst sınır ipoteği, daha çok cari hesap ilişkilerinde kullanılmaktadır. Üst sınır ipoteğinde, alacağın hukuki sebebinin ve dayanağının gösterilmesi gerektiği gibi, ileride tahsil edilmesi istenecek alacak miktarının ayrıca ticari defterlerle ortaya konulması gerekmektedir.

Üzerinde ipotek tesis edilecek taşınmazın malikinin borçlunun kendisi olma zorunluluğu bulunmamakta olup, üçüncü kişiye ait bir taşınmaz üzerinde de malikinin rızası ile ipotek tesis edilmesi mümkündür. Ancak bu durumda, ipotek veren üçüncü kişinin borçluya kefil olması veya alacaklıya karşı borçluyla birlikte müteselsilen sorumlu olması söz konusu olmamakta; yine sadece alacaklının taşınmazın satışını isteme ve alacağını satış bedelinden tahsil etme hakkı olmaktadır.

Üzerinde ipotek tesis edilecek taşınmazın borçluya veya üçüncü kişiye ait olması fark etmeksizin, aynı zamanda aile konutu olarak kullanılıyor olması halinde, tapu kaydında bu hususta şerh bulunmasa dahi, ipotek verilen taşınmaz malikinin eşinin açık rızasının alınması gerekmektedir. Aksi takdirde, eşin açacağı dava neticesinde ipoteğin geçersiz kılınması ve dolayısı ile alacağın tahsil edilme imkanının ortadan kalması riski bulunmaktadır. Bu nedenle, ipotek tesisinden önce taşınmazın aile konutu niteliği ile ilgili araştırma yapılması ve malikinin eşinden yazılı şekilde rıza alınması önem arz etmektedir.

Bu hususta veya başkaca hukuki konularda danışmanlık ve avukatlık hizmeti için, büromuzla irtibata geçebilirsiniz.

UYARI!

İnternet sitemizde yer alan makale ve bilgilendirme yazıları, hazırlandıkları tarihteki güncel mevzuat ve hukuk kurallarına göre düzenlenmiş olup; zaman içerisinde değişim göstermesi mümkün olduğundan, ilerleyen zamanlarda herhangi bir konu ile hukuki bilgi ihtiyacında, doğrudan büromuzla irtibata geçerek güncel bilgi ve profesyonel destek alınması faydalı olacaktır.

İnternet sitemizde yer alan makale ve bilgilendirme yazılarının, mesleki dayanışma kapsamında meslektaşlarımız tarafından yapılan araştırma ve çalışmalarda kullanılması ve yararlanılması mümkün olup; internet sitesi, sosyal medya, yazılı ve görsel basın ve benzeri platformlarda ise yazılı izin alınmaksızın ve açıkça kaynak gösterilmeksizin kullanılması yasaktır.

İnternet sitemizdeki tüm içeriklerin telif hakları büromuza aittir.