Ticari hayatta ve şahsi borç ilişkilerinde, alacağın teminat altına alınması hususu, ileride tahsil edilebilme imkanı yönünden önem arz etmekte olup; kefalet de bu teminatların bir türü olarak yaygın şekilde uygulanmaktadır. Borçlar Kanunu’nda, adi ve müteselsil olmak üzere iki kefalet türü düzenlenmiştir.
Adi kefalet halinde, alacaklı, borcun ödenmesi için öncelikle borçluya başvurmak zorunda olup; başvurunun sonuçsuz kalması halinde kefile başvuru hakkı doğmaktadır. Ancak; borçlu hakkında kesin aciz belgesinin bulunması, borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkansız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflas etmiş olması veya konkordato mehli almış olması hallerinde alacaklının doğrudan kefile başvuru yapma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca, alacağın rehinle de teminat altına alınmış olması halinde ve borçlu hakkında iflas kararı veya konkordato mehli bulunmadıkça; alacaklının, öncelikli olarak rehni paraya çevirerek alacağını tahsil yoluna gitmesi, bakiye alacak için kefile başvurması gerekmektedir. Kefilin sorumluluğunun belirtilen şekilde ikincil olması nedeniyle, uygulamada adi kefalet çok tercih edilmemektedir.
Uygulamada daha yaygın olarak karşılaşılan ve daha güçlü teminat işlevi bulunan müteselsil kefalet halinde ise, kefil, alacaklıya karşı, borçluyla birlikte sorumlu olmakta ve alacaklının, borcun ödenmemesi ve ihtarın sonuçsuz kalması halinde, borçluyla birlikte veya sadece kefile başvurma hakkı bulunmaktadır. Alacağın taşınmaz rehni (ipotek) ile de teminat altına alınması halinde, alacaklının önce taşınmaz rehnini paraya çevirme zorunluluğu bulunmamakta olup; teslime bağlı taşınır rehni bulunması halinde ise, borçlu hakkında iflas kararı veya konkordato mehli bulunmadıkça, alacaklının önce taşınır rehnini paraya çevirme zorunluluğu bulunmaktadır.
Kefaletin geçerliliği belirli şartlara bağlanmış olup, bu şartların bulunmaması halinde geçersiz sayılmakta ve teminat işlevi ortadan kalkmaktadır.
Yasal düzenlemeye göre; kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihinin sözleşmede yer alması gerekmektedir. Ayrıca; kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihi ile müteselsil kefalet halinde kefilin bu sıfatla sorumlu olduğuna ilişkin ibarenin, sözleşmede, kefilin kendi el yazısı ile yazılması zorunludur. Sözleşmenin imzalanmasından sonra yapılan ve kefilin sorumluluğunu arttıran değişikliklerin de, yine bu şartlara uyularak yapılması gerekmektedir.
Yasal düzenlemede ayrıca; kefilin evli olması halinde, eşinin, kefalete yazılı rıza vermesi de şart koşulmuştur. Ancak tacir ve esnafların ticari işletme ve şirketleriyle ilgili olarak verecekleri kefaletlerde ise bu şart aranmamaktadır.
Kefaletin geçerli olması ve teminat işlevinden faydalanılarak alacağın tahsil imkanının artması için kefalet sözleşmelerinde belirtilen yasal şartlara uyulması önem arz etmektedir.
Bu hususta veya başkaca hukuki konularda danışmanlık ve avukatlık hizmeti için, büromuzla irtibata geçebilirsiniz.